PHUKET

 

Tanrı Tayland’a doğa açısından çok bonkör davranmış… Her yeri ayrı bir güzel. 2016 Aralık ayında üçüncü kez gittim. İlkinde sadece Bangkok, ikincide Pattaya, üçüncüde ise Phuket adası. Tropikal iklimin olduğu yerler içinde gördüğüm en harika bölge. Bu kez eşimde vardı. Soya yağı ilk gidenler için ağır kokuyor, ama alıştıktan sonra hissetmemeye başlıyorsun. Sadece sıcaklıktan dolayı bazı yerlerde kanalizasyondan gelen ağır kokular biraz sıkıntılı. Tayland'a, özellikle Phuket'e gidenlerin ilk dikkatini çekecek görüntülerden biri elektrik direklerinde görecekleri aşırı derecede kablo kirliliği... öyle çok ki direkler zor taşıyor. Birde motosikletlerin çokluğu dikkat çekiyor.

Phuket adasının en önemli ve merkez kabul edilen yerleşim yeri Patong şehri. Yerli nüfusu 20.000 civarı ama genellikle otellerin dolu olduğunu düşündüğümüzde yaklaşık 100.000 kişilik küçük bir şehir. Ama gece sokağa çıktığınızda 1 milyon kişi yaşıyor gibi geliyor insana. Çünkü herkes dışarıda ve bir bölgeye toplanıyor. Turistik hediyelik eşya mağazaları gece 23:00-24:00’e kadar açık. Gündüz plajlarda adalarda olan insanlar gece alışveriş yapıyor, ilerleyen saatlerde de bolca eğlence… Sahil şeridinde yaklaşık 3.5 km uzunluğunda dümdüz diyebileceğim bir plaj… Yani Patong Beach, plajın yanında da baştan sona yol…  Bu yola 300 metre mesafede paralel bir yol, araçlar için biri gidiş diğeri geliş yolu, arada da yaklaşık 50’şer metre ara ile bu iki yola çıkan dik sokaklar. Bütün bu sokaklarda küçüklü, büyüklü dükkanlar… Her 3 dükkandan biri masaj salonu. Kapının önünden geçerken uzatarak massaaaajjj diye bağıran kızlar. İnsan bazen düşünüyor, o kadar çok masaj salonu, ve her salonda çalışan en az 10 masöz, nasıl müşteri buluyor. Ama buluyor demek ki, yoksa ayakta kalamazlar.

Az önce bahsettiğim 300 metre uzunluktaki dik sokaklardan biri, sadece Tayland’ın değil, dünyanın en ünlü eğlence merkezlerinden biri; adı da BANGLA ROAD… Sağlı-sollu, gogo-barlar, bira barları, diskolar, gece kulüpleri, erotik şovların yapıldığı salonlar, önlerinde şovlara davet eden bikinili kadınlar, sokak şovları, renk renk neon ışıklı tabelaların düzensiz şekli, lazer ışıklarının hareketli görüntüleri, yüksek sesli müzikler bu caddenin en önemli özellikleri. Dünyanın her yerinden gelen turistler bu caddede dolaşmadan dönmezler. Dans eden kız zannettiğiniz bir çoğu ladyboy. Cadde boyunca yürürken sizin elinize tutuşturulmaya çalışan broşürlerde çıplak kadın fotolu, kulüplere müşteri ayarlamaya çalışan elemanlar. Yine bu şovları yapan kadınların caddede kortej halinde yürüyüşüne rastlamak mümkün. Spor-cafelerden bazılarında ring var ve tay boksu yapılıyor.

Gay ve lezbiyen barları çok fazla var, Bunun yanında yaşlı turistlerle el-ele tutuşmuş genç tay kızları, onların günlük sevgilileri tabii ki. Kısaca oraya gidenlerin büyük çoğunluğu kendini sonsuz özgür hissediyor. Bunun yanında Fantasea şovu izleyeceğiniz bölgelerde var. Muhteşem kostümlü oyunculardan oluşan erkekli-bayanlı animatörler, fillerle harika gösteriler yapıyor. Burada oluşturulmuş büyük parkta, bugüne kadar görmediğim büyüklükte bir restorantda binlerce kişi aynı anda yemek yiyebilmesi ilginç geldi.

Turların olmazsa olmaz ziyaret ettiği yerlerin başında şehre çok yakın bir yerde Wat Chalong tapınağı…  gerçekten çok görkemli bir tapınak. Neredeyse her yer altın varaklarla kaplanmış. Bu tapınaktaki heykeller 1876 yılında isyanı bastıran keşişlerin heykelleri ile dolu. Bahçe düzenlemesi çok muhteşem yapılmış. Ağaçları fil figürleri ile budamışlar. Tapınağı gezerken bahçede patlama sesleri ilk etapta insanı ürkütüyor. Fakat rehber, patlatılan çata-patların ölmüşlerin ruhları için olduğunu söyleyince insan rahatlıyor.

Phuket’de günlük turlar için çok yer var. Bunlar içinde en popüler olanlarından biri James Bond adası ve çevre ada turları. Bu turdan dönünce eğer izlemediyseniz 1974 yılında çevrilen James Bond’un Altın Tabancalı Adam filmini izleme ihtiyacı hissediyorsunuz. Küçücük bir ada ama dünyanın en ünlü adalarından biri halini almış. Bu bölgeye giden tekneler hem yavaş hem de öğle yemeğini de alabileceğiniz büyüklükte. Ziyaret ettiği adalarda denize girme şansınız var.

Bir çoğu volkanik patlamalar sonucu oluşmuş küçük küçük adalar. İçine girmek için mağara gibi geçitlerden geçmeniz gerekiyor. Alçak oldukları için ancak kanolarla geçebiliyorsunuz. Şişme bot şeklindeki kanolarla girdiğiniz adaların içlerinde harika manzaralarla karşı karşıyasınız. Aynı kanolar diğer yanaştığınız adaların kıyılarına çıkarken de kullanılıyor. Fotoğraf makinesiz gitmeyin… Telefonlarla çektiğiniz kareler yeterli gelmez. Yavaş ve büyük teknelerle gidilen turu bir günde tamamlayabiliyorsunuz.

Ertesi gün gittiğimiz Phi Phi adaları bayağı uzaklarda… Asıl fotoğraflar da Phi Phi adalarında… Kafanızı çevirdiğiniz her yer ayrı bir manzara… Phuket’den ve birbirlerinden uzak oldukları için genellikle arkasında 2 tane 300 beygirlik motorun bağlı olduğu sürat tekneleri ile gidiliyor. Bir tekneye 20 kişi civarı biniliyor. Çok hızlı gitmesine rağmen ilk adaya 1 saatlik bir yolculuktan sonra ulaşılabiliyor. Şapkanız varsa dikkat edin. Bu turun ilk durağı mercanların ve çok renkli balıkların bulunduğu bir ada… denize dalmadan herkese verilen şinorkeller denizin dibindeki cenneti görmenize yarıyor.

Bir sonraki durak maymun adası. Daha kıyıya yanaşırken sizi bekleyen onlarca maymun, çeşitli yiyeceklerin verilmesine alışmış. Bu yüzden herkesten bir şeyler bekliyorlar. Kimi muz, kimi çerez gibi yiyecekler veriliyor. Onlarda bunun karşılığında sizlere poz veriyorlar. Çok hoş görüntüler çıkıyor ortaya. Diğer durak tatil köyünü andırır, küçük bir köy gibi, evler, oteller, pansiyonlar restorantlar ve cafe-bar’ların olduğu bir ada… Açık denize bakan uzun bir plajı var ve bu plajın bir bölümünde uç kısmından yukarıya doğru uzanan ağaç buruna bağlanmış renkli enteresan süsleri bulunan ahşap tekneler. Diğer bölümünde de bizimde geldiğimiz, günlük tur için gelmiş sıra sıra çok hızlı tekneler. Yemek, tuvalet ve dinlenme ihtiyaçlarını giderdiğiniz adası burası… Buradan ayrıldığınızda bazı yerlerde denizin berraklığı ve dibi ile öne çıkan, bazı yerlerde de ada çevrelerindeki güzel manzaralarla mağaraları izleyebildiğiniz adaları yavaş geçerek sonraları yine hızlı yolculuktan sonra başka bir cennet adada plaj keyfi yaşıyorsunuz.



Dağların, denizlerin ve bulutların mavi ve yeşilin her tonunu aynı anda görebildiğiniz başka yer yoktur. Tek tek bu adaların adını bilmesem de hepsine Phi Phi adaları dendiğini biliyorum. Hızlı teknenin son durağı çok küçük ama barları ve restorantları ile öne çıkan kumu çok güzel Khai Nai İsland adında bir ada… Kedilerin çok olması ilgimizi çekti ve burada hindistan cevizi içinden içtiğimiz rom’un tadına herkes bayıldı. Son adadan dönerken atlaya zıplaya belki 50 mil hızla giden teknemizde yorgunluktan herkes uyuyordu.

Gündüz turlarımızdan biri Safari Adası… Fil safarisi ve fillerin gösterisini izlediğimiz adada filler, penaltı attı, tek ayak üstünde durdu, yatan bir adama masaj yaptı, hortumuyla dart attı, balon patlattı… gerçekten inanılması zor hareketler yaptılar. Sonrasında da 2 şerli bir şekilde bir elemanla üzerlerine oturup gezi yaptık. İlginç olan bir şey de fillerle bizi gezdiren elemanlar ellerinde saz yapraklarıyla yaptıkları kolye küpe gibi takıları bitirip eşime veya bayanlara hediye etmesi… tabii hediyenin karşılıksız kalmayacağını biliyorlar.

Bu yolculuklarda otobüsten baktığımızda en çok gördüğümüz kauçuk ağaçları idi. Her ağacın alt kısmına bağlı bir tas ilgimizi çekiyordu, birde ağaçları bilerek yaralamışlar çünkü bu yaradan akan sıvı bu taslara doluyor ve taslara dolan sıvı ile kauçuk yapıyorlar. Safari adasının bir köşesine kauçuğu nasıl işlediklerini gösterdikleri bir atölye yapmışlar. Rehberimiz onu da gösterdi. Tayland ekonomisinde önemli bir yeri olan kauçuk hayatın her alanında kullanıldığı bir gerçek tabii ki...

Fil safarisi deyince aklıma geldi; Fil Tayland’da, hatta sadece Tayland değil, güney Asya’da, barış, istikrar ve zenginlik getirdiğine inandıkları için çok kutsal ve önemli bir hayvan. Hatta 16. Yüzyılda 4 beyaz filin sahipliği konusunda çıkan anlaşmazlık sebebiyle Myanmar ile Tayland arasında savaş çıkmış. Beyaz fil çok az bulunduğu için hala geleneksel olarak doğduğu anda kralın sayılıyor.

Yine kralı anmışken ondanda bahsetmek istiyorum. 2011 yılında Bangkok’a gittiğimde halkın kralı ne kadar çok sevdiği dikkatimi çekmişti. Gerçekten halkın refah düzeyi çok yüksek olmamasına rağmen gönüllü olarak her yerde fotoğrafı asılıydı. 1927 doğumlu Kral Bhumibol Adulyadej kendisinden önce 20 yaşında ölen Kral Ananda Mohidol’un yerine 1946 yılında geçmiş ve 2016 yılında ölene kadar 70 yıl tahtta kalarak dünyanın en uzun süre tahtta kalma özelliğini elde etmiş. Neden bu kadar sevilmiş. Çünkü çok entelektüel bir adam, tahtta kaldığı süre içinde 18 askeri darbe görmüş yıkılmamış. Saksafon çalıyor, beste yapıyor, müzik düzenlemeleri yapıyor, resim yapıyor, grafik tasarımla uğraşıyor, hava fotoğrafçılığı gibi enteresan hobileri var, tarımda bölgesel olarak nerede ne yetişeceğini çok iyi bilip uygulatıyor. Tayland’ın her köşesini gezip o bölgeye özel çözümler üretip kalkınmalarına destek oluyor. Yapay yağmur makinasını ve hava filtresinin buluşunu kendisi yapmış. Öldüğünde halk günlerce ağladı, Ama şimdi yerine geçen oğlu pek sevilmiyor gibi geldi bana.

Tayland 513.000 km2 ve nüfusu 70 milyona yakın… Yaklaşık %95’i Budist, %5 civarı da Müslüman. Gelirlerinin %10’na yakını turizm, bunun yanında kauçuk üretiminden elde ettikleri gelir de önemli miktarda. Ayrıca makine, nükleer reaktör, kazan, elektrikli ve elektronik teçhizat, taşıt (raylı sistem hariç), mineral yakıtlar ihraç ediyor. Türkiye’de ve dünyada bilinen en önemli Tayland markası CP Tavuk… Gözlemlerim işinize yararsa ne mutlu…

Yorumlar